Konu liderlik olduğunda, kendimizi kurumsal hayatın klişeleri içinde kaybolmuş bulabiliyoruz. Liderlik “taktikleri” veren onlarca kişisel gelişim kitabı ve kurumsal hayat içerisinde aldığımız onca eğitim belirli davranışlar etrafında hizalanmamızı öneriyor çünkü. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük liderlerine ait onlarca örneğe bakarak başka başka gömlekler giymeye kalkışıyoruz üzerimize. Ve nihayetinde, ‘doğru liderlik’ yapma niyetindeyken bağlama uygun olmayan ve bize ait olmayan ‘öğrenilmiş davranışlar’ın içine sıkışıp kalabiliyoruz.
Oysa ihtiyacımız olan, liderlikle ilgili doğru taktiklerden ziyade doğru bakış açısı kazanmak. Çünkü iyi bir lider olmak için sergileyeceğimiz en doğru davranışlar, ancak gerçek bakış açımız veya gerçek duruşumuzun ürünü olabiliyor.
Peki bakış açımızı hangi yönde değiştirmeli veya iyileştirmeliyiz?
Öncelikle, takım yönetme sorumluluğu alan bir kişinin, güç veya yetki sahibi olması için kişisel olarak ödüllendirilmediğini; takım liderliğinin bir ödülden ziyade daha büyük bir sorumluluk olduğunu hatırlamak gerekir. Takım yönetme sorumluluğu alan bir kişi aslında daha iyi iş çıktılarının üretilmesine destek olması için ve katkı sağlaması için oradadır. Dolayısı ile asıl olan liderin ünvanı ve bununla birlikte elde ettiği olanaklar değil; yönetmekte olduğu takımın olumlu iş çıktılarıdır.
İkincisi, liderin oturduğu koltuğun anlamlı bir çıktı üretmesi gerekir. Sanılanın aksine bu, her zaman iş çıktılarından ibaret bir konu değildir. Olumlu iş çıktılarına hangi yollarla gidildiği büyük önem taşır. Yönetilmekte olan takımın üyelerinin gelişimine ne derece katkı sağlandığı, takım üyelerinin ne derece ileriye taşınabildiği kısa vadeli iş sonuçlarından çok daha değerlidir. Çünkü takım üyelerini geliştirmek yönünde verilen her destek uzun vadeli başarının teminatıdır ve takım üyelerinin gelişimine destek verebilmek yoğun emek isteyen bir iştir. İşi tek başına yaparak elde edilen başarının liderlik literatürü açısından bir değeri yoktur. Takımını geliştirmek yerine onların yapacağı işi yaparak başarı elde etmek liderlik değildir çünkü.
Bir diğer konu takım üyelerinin önündeki engellerin kaldırılmasıyla ilgilidir. Olumlu iş çıktılarına ulaşmak için takım üyelerinin kişisel çabaları her zaman yeterli olmayabilir. Birçok çalışan, organizasyon içerisinde etki edemedikleri engeller ile başa çıkmaya çalışırken asıl yapmaları gereken işle uğraşamaz hale gelir. Bu noktada, takım üyelerine baskı yaparak sonuç almaya çalışmanın hiçbir anlamı yoktur. Liderin, kendisinde bulunan olanakları bu engelleri ortadan kaldırmak veya azaltmak için kullanması gerekir.
Son olarak liderin hem organizasyonu hem de takımı ilgilendiren bir misyona sahip olması gerektiğini hatırlamamız gerekir. “Neden bu takımın yöneticisiyim?” sorusuna kendisini merkeze alarak yanıt veren bir kişinin lider olduğunu söylemek pek de mümkün değildir. Liderin, organizasyonun misyon ve vizyonu ile takımı arasında kusursuz bir köprü olmakla ilgilenmesi gerekir. Bireysel güç, yetki ve imkanlar için yönetici olduğunu düşünen bir kişi sadece iyi bir lider olmaktan değil asıl konuyu anlamaktan da çok uzaktadır ne yazık ki.