Örgütsel Psikoloji alanında yapılan çalışmaların tümü temelde bireylerin çalışmakta oldukları şirketlere, şirketlerin de bireylere olan etkisi ile ilgilenmektedir. Şirketlerin, bambaşka bireylerin bir araya geldiği topluluklar olduğu düşünülünce aslında en önemli konulardan birisi de farklı bireyleri ortak bir hedef etrafında toplamak oluyor haliyle.
Bireylerin her biri kendi inanç ve değer sistemine sahiptir. Tüm bireylerin bu farklı inanç ve değerlere göre hareket ettiği bir ortamda ahenkli bir ekipten söz etmek pek de mümkün olmayacaktır. Bu nedenle şirketlerin, tüm çalışanlarını etrafında toplayabileceği ortak bir “değerler sistemi”ne ihtiyacı olduğunu düşünmek son derece anlamlı hale gelmektedir.
Peki çalışanların ortak değerleri olarak benimseyeceği bu sistemi oluşturmak ne işe yarar?
Tüm şirket hissedarları, daha farklı bir deyişle “patron”, ortak şirket hedeflerinin gerçekleşmesi adına çalışanlarının aslında kendileri gibi davranmasını bekler. Ancak bu beklentiler, sağlıklı bir değerler sistemine sahip olmayan kurumlarda pek de yerine gelmez. Patron orada olmasa dahi oradaymış gibi davranan çalışanlara sahip olmak için ortak bir bakış açısına sahip olmak gerekir. Bunun için de şirket patronundan tüm çalışanlara varıncaya kadar ortak olarak sahiplenilmiş, etrafında tamamıyla kenetlenilmiş bir “değerler sistemi” oluşturmak gerekir.
Değerler sistemimiz var; ama yine de ahenkli bir takım değiliz diyorsanız…
O halde, değerler sisteminin ne tür aksiyonlarla teminat altına alındığını gözden geçirmek gerekir. Şirket değerlerini içselleştirmek ve hayata geçirmek için “nasıl davranılmasını istiyoruz” sorusunun yanıt bulması gerekir. Şirketler, hedeflenen davranışları teminat altına alırken, değerler sistemine hizmet edecek “yetkinlik seti”ni de oluşturmak durumundadır. Yetkinlikler, çalışanların görev tanımlarına bağlı olarak yüksek performans gösterebilmesi için çalışanlarda olmasını beklediğimiz tüm bilgi, birikim ve becerilerin toplamıdır.
Bu durumda, çalışanların görev tanımları ile uyumlu hedef yetkinliklerin somut bir şekilde belirlenmesi gerekir. Ve hatta bu yetkinlikleri ifade eden ve teminat altına alan “davranış göstergeleri”nin de özenle oluşturulması ve çalışanların performans ve yetenek değerlendirmelerine konu edilmelidir.
Peki bu sistemi nasıl yaşatacağız?
Sonuç olarak değerler, bir dizi davranış kalıbını “doğrular” ve “yanlışlar” olarak tanımlayan kurallardır. Kurallara uyum ödüllendirildikçe şirket çalışanları kendi inanç ve değerlerine rağmen şirketleri başarıya götürecek değerler etrafında gönüllü bir şekilde kenetlenecektir. Tüm ödüllendirmeler bunun etrafında şekillendirilebilirse de yüksek performans üreten bir topluluk haline gelmek son derece mümkündür.