“Müdürünün hangi davranışları senin üzerinde olumsuz etki bırakıyor?” diye sorduk. Buyrunuz, yanıtlardan bazıları…
- “Yöneticim olumlu olanlar dışında hiçbir konuda sorumluluk almak istemez. Hiç “biz” olamadık mesela en başından beri. Hep “siz” diyerek konuşur. Mesela hedefler tutmayınca bu tamamen bizim hatamız olur. Fırça toplantıları yapar sık sık. Motive olmadığımızı fark ettiğinde bile kendi kendimizi motive edemediğimiz için fırça yeriz. Diyemeyiz ki “eh be müdür, sen bizi demotive etme de biz de gerisini kendimiz halledelim”. Bizi utandırınca aklı sıra daha çok çalışacağımızı düşünür. Bilmez ki hepimiz neler saydırıyoruz arkasından. Gerçi arada bir “beni sevmek zorunda değilsiniz, ama konumumu saymak zorundasınız” der sevilecek bir yanı olmadığını bildiği için. Bu arada toplantılarda hiç neyi nasıl yapmamız gerektiğini konuştuğumuzu hatırlamıyorum. Daha çok hesap sormak veya ulaşılması imkansız hedefleri bize bildirmekle geçer toplantılar. “Nasıl yapacağız?” diye sor cesaretin varsa. “Ben mi öğreteceğim sana işini” der. Bu arada bazen başkalarından duyarız bir şeyleri de iyi yaptığımızı. O bize söylemez. Tebrikleri kendisi kabul eder, eleştirileri bize layık görür. Sözün kısası ne o sever bizi ne de biz onu. Ben yeni iş bakıyorum ama piyasa çok kötü. Yoksa çekilecek hali yok.”
- “Benim müdürüm telefonlara, mesajlara, mail’lere pek cevap vermez. Bazen “çok yoğun herhalde” derim, bir de bakmışım başkalarına yazmış uzun uzun. Bir konuda onay isterim, bekle ki gelsin. Boşlukta bekler dururum işleri yürütebilmek için. En sonunda karar verdim, bariz bir şekilde insan ayırt ediyor. Bizim ekipte iki kişi var, onlara karşı çok iyi. Telefonlara, mesajlara hep dönüyor. Hatta yemeklere filan gidiyorlar birlikte. Daha bir kez olsun davet edilmedik o ortamlara. Biz birkaç kişi üvey evlat gibiyiz. Bir hatamız mı oluyor diye düşünüyorum da çıkamadım işin içinden. İşimizde gücümüzdeyiz, başka ne olacak.”
- “Bizimkisi delegasyon gurusu. Önüne gelen her işi yapabiliriz yapamayız bakmadan bize gönderir. İşimizi gücümüzü bırakıp hanım efendinin bütün sunumlarını biz hazırlarız sabahlara kadar. Geçen gün genel müdür yardımcısına ekip performansı konusunda bir rapor hazırlanacakmış, onu da benden ve Nihat’tan istedi. Baktık kaldık. “İhtiyacınız olabilecek her şeyi paylaşacağım sizinle” dedi. Bir de ne görelim, herkesin performans notunun olduğu raporlar. Kişisel değerlendirmeler filan. Neyse, oturduk yaptık. Gitti sundu kendisi yapmış gibi. Sonra da geldi sunumdaki tapaj hatalarına filan kızdı. “Yahu kontrol bile mi etmedin?” diyemedik tabi.”
- “Öyle bir adama bağlı çalışıyorum ki depresyonlara girdim. Geçen gün sabah tam masama yerleşiyorum beni çağırdı. Dedi ki “Mesaimiz 09:00’da başlıyor; 09:07’de değil”. İyi de gece yarılarına kadar ofiste kalıp her işi hallediyorum, o ne olacak? O benim verimsizliğimdenmiş. Verimli çalışan biri mesai saatinde bütün işleri bitirebilirmiş. “Makul miktarda iş yüklesen o da olur” diyeceğim ama olmuyor işte. Bu arada mesai saati bitiminde ofisten çıkmaya kalkış hele bir. O zaman da surat asıyor ertesi gün. Laf sokuyor “Bazıları devlet memuru gibi, ama görüyorum ben her şeyi” diye. Yani ne yapsan olmuyor. Ya verimsizsin ya devlet memuru.”
Devamı haftaya…