Daha önce hiç karşı karşıya kalmadığımız, etkilerini kolay kolay unutamayacağımız tarihsel bir süreci tecrübe etmeye devam ediyoruz. Covid-19 sonrasının birçok anlamda hayatlarımızda derin değişikliklere neden olacağı sıkça tekrarlanan ve muhtemelen duymaktan sıkıldığımız bir ifade haline geldi bile. Ancak bu durumdan sıkılsak da yakın gelecekte önemli bir soruya cevap vermemiz gerekeceği gerçeğini ortadan kaldırmıyor:
‘’Peki, bütün bunlar olurken siz ne yapıyordunuz?’’
Öncelikle, yolumuzu bulabilmek için geçtiğimiz hafta yayımladığımız yazımıza tekrar göz gezdirmekte fayda olacaktır. Mevcut durumumuzu her yönüyle analiz edip anlamadan harekete geçmek hatalı kararlar almamıza neden olabilir çünkü.
Mevcut durumun her yönüyle analiz edilip değerlendirildiği, dinamiklerin derinlemesine anlaşıldığı bir ortamda; başa gelenlere karşı ne denli dirençli ve dayanıklı olduğumuz, yeni nesillere anlatabilecek ilk konumuz olacak. O yüzden yönetim bilimleri dünyası geri dönüşü tahayyül etmeye ve geri dönüş için gerekli iyileştirmelere atıfta bulunmaya başladı bile.
O halde, stratejilerimizi yeniden gözden geçireceğimiz ve odak alanlarımızı gerekiyorsa revize edeceğimiz bir dönemin içinde olduğumuzu söyleyebiliriz:
Nedir bu stratejik odak alanları?
- Gelirlerin Geri Kazanılması: Covid-19 ile, ciddi bir ekonomik daralma beklendiğine değinmiştik. O nedenle birinci ve en öncelikli odak alanının kaybedilen gelirlerin geri kazanılması olduğu ortada.
Bunun için, mevcut ve yeni gelir fırsatlarını tanımlamamız gerekiyor. Bunu yaparken de;
Müşteri deneyimini en önemli öncelik haline gelen sağlık ve güvenlik çerçevelerinden bakarak yeniden yapılandırmak gerekiyor.
Fiyatlama, tanıtım ve promosyon faaliyetlerini yeni tüketici davranışlarına göre yeniden şekillendirmek gerekiyor.
Yatırım ve harcamaları, büyümeyi destekleyecek kaynaklara yöneltmek gerekiyor.
Satış ekiplerinin, uzaktan satış becerilerini geliştirmelerini sağlamak ve dijital satış kanalları oluşturmak gerekiyor.
Satış süreçlerini otomatikleştirip satış ekibinin önünü açmak gerekiyor.
Oluşan ekonomik darboğazı düşünerek müşteriler için kolay ve esnek ödeme planları oluşturmak gerekiyor.
Tüm bunları hayata geçirirken hızlı ve çevik olmak gerekiyor. Sadece krizin ortadan kalkmasını beklemek şirketlerin gelirlerini geri kazanabilmeleri için yeterli olmayacak. Ayrıca geri kazanım evresinde hızlı ve çevik olabilmenin, en olmazsa olmaz beceri haline geldiğini söyleyebiliriz. Hızlı ve çevik olmayı, iletişimde, karar almada, durumsal olarak kararları revize etmede ortaya koymamız gerekiyor.
Müşteri ihtiyaçlarına hızlı ve çevik bir şekilde odaklanırken operasyonumuzu da gözden geçirmek ve gerekli reformları yapmak gerekiyor.
Büyük şirketler, üretim ve hizmetlerine devam ederken gelecekte de ortaya çıkabilecek global krizlerin etkilerinden kaçınmak için global varlıklarını yeniden gözden geçirmek, tedarik zincirlerini küçültmek gibi önlemleri değerlendirmeye başladılar. Tedarik zincirlerinin bölgeselleşmesi trendinin daha da yükseleceği güçlü öngörüler arasında.
Bu noktada operasyonel dayanıklılık ve sürdürebilirlik için daha fazla dış kaynağa ihtiyaç duyulması bekleniyor. Gerek bu dış kaynağın doğru yönetilmesi gerekse iç operasyonların etkin bir şekilde yönetilmesi için de kurumların kendi çalışanlarını daha çok yönlü ve yetkinlikleri itibarıyla daha kalifiye hale getirmesi gerekiyor.
- Teknoloji ve Dijitalizasyonun Yakalanması
Adaptasyon: Teknoloji ve otomasyonun, çalışma hayatımızın içine günden güne daha fazla girdiğinin daha önce de farkındaydık. Ancak içinden geçtiğimiz bu dönem her seviyeden ve pozisyondan neredeyse her çalışana sanal ortamda ve uzaktan iş yapmak gibi yeni bilgi ve yeterlilikler sağladı. Bu da demek oluyor ki teknolojiye adapte olmaya her zamankinden daha istekli olmamız gerekiyor.
Müşteri Odaklılık: Operasyonlarımızla birlikte teknolojik eforlarımızı da müşteri ihtiyaçlarına göre yapılandırmamız gerekiyor. Müşteri odaklı olmayan hiçbir yapının mevcut ve olası krizlerden avantajlı çıkması beklenmiyor. Örneğin; sağlık ve güvenlik ihtiyacı ile paralel olarak e-ticarete yönelimin gittikçe daha da büyük bir artış içinde olduğu ortada. Müşterilerinin dijital yolculuğunu kolaylaştıran ve onları bu anlamda destekleyen yapılara olan ihtiyaç daha da atacak gibi görünüyor.
Sistem ve Organizasyon: Bu bağlamda, teknolojik modernizasyonun her yönü ile ihtiyaç olduğunu kabul edip hızlandırmak hayatta kalmamız için zorunluluk haline geliyor. Bilgi Teknolojileri verimliliğinin gözden geçirilmesi, dijital varlıkların kapsamlı hale getirilmesi ve paralel olarak iş süreçlerinin ve organizasyon yapısının yeniden kurulması gerekiyor.
- Yönetim Kültürü ve Çalışanların Yeniden Değerlendirilmesi
“The Great Pause” olarak da nitelenen Covid-19 krizinde kurumlar, misyonlarını krizin izin verdiği şartlarda yerine getirmek zorunda kaldılar. Ancak bunun ortaya çıkardığı bir gerçek de var: Açık ve net hedefler, odaklanmış ekipler, hızlanan karar alma süreçleriyle alınan iyi sonuçlar, bizleri, kurumsal bürokrasi kavramı üzerinde eleştirel düşünmeye itiyor.
İşveren ve çalışan arasındaki sosyal kontratın değişmeye başladığını ve bu değişimin kalıcı olabileceğini öngörmemiz önem taşıyor. Birlikte yapma, birlikte üstesinden gelme, birlikte başarma kültürünün çok daha yaygın bir çalışma şekli olacağını göreceğiz. O nedenle tüm işveren ve yöneticilerin çalışanlarında birlikte başarma isteği oluşturması; bunun için de öncelikle onların değerli olduğunu hissettirmesi önem taşıyor. İş birliği ve dayanışma artık yalnızca eşit pozisyonda çalışanları değil, ast-üst konumunda çalışan tüm pozisyonları ilgilendiriyor.
Biz kimiz? Nasıl çalışırız? Nasıl büyürüz? sorularına kurumu oluşturan bütün unsurların vereceği yanıtların hizalı olması gerekiyor. Her zaman söylediğimiz gibi ortak amaç-niyet kültürü hayal ettiğimiz iş sonuçlarını her ortamda elde etmemizi sağlıyor.
Tüm bunlara paralel olarak, en çok aranmaya başlanan çalışan yetkinlikleri arasında sorumluluk almak, kişisel dayanıklılık, öğrenme çevikliği gibi yetkinliklerin olmaya başladığını görüyoruz. Doğal olarak yöneticilik yetkinliklerinin de bu ihtiyaçları destekleyici nitelikte olması bekleniyor. Özellikle takım kurma ve geliştirme, kişisel potansiyelin maksimize edilmesi gibi konularda gerçek liderlik uygulamalarının daha aranır olacağını belirtmekte fayda var.
Özetle, tüm bunlar olurken hayatta kalmayı başaran işverenler, liderler veya çalışanlar olma konusunu yapısal bir şekilde ele alarak doğru stratejiler ve uygulamalarla bizden sonrakilere anlatacak başarı hikayeleri oluşturmalıyız. Mevcut ezberimizi masaya yatırarak yukarıda bahsettiğimiz çerçevede gözden geçirmeye henüz başlamadıysak, şimdi tam zamanıdır.