Liderlikle ilgili yapılan yüzlerce araştırma, yazılan makaleler veya liderlik geliştirme çalışmalarına bakıldığında, onlarca yaklaşım ve liderlik modeli ile karşılaşmak mümkün. Olumlu iş sonuçları için en kritik sorumluluğun liderlere düştüğü bir ortamda bunun böyle olması da son derece olağan aslında.
Günlük hayat pratiğine bakıldığında ise liderliğin mekaniğini ortaya koyan tüm bu çalışmaların bir yere kadar etkili olduğunu mutlaka deneyimlemişizdir. “Lider nasıl davranmalıdır; ne yapmalıdır?” sorusuna cevap ararken ortada duran en büyük gerçeği “var” kabul edip ihmal ediyor olabiliriz. O da “liderin yapmadığını ekibinin de yapmadığı gerçeği”.
Görünen o ki; liderler ekiplerini ne kadar doğru şekilde yönlendirse de ne kadar doğru konularda ekiplerine destek vermeye çalışsalar da en büyük etkiyi ekiplerine örnek oldukları davranışlarla sağlayabiliyorlar. Daha fazla müşteri odaklılık beklentisi olan bir liderin müşterilerle hiç temas kurmadığı, sorumluluk alma konusunda yön vermeye çalışan bir liderin sorumluluk almaktan kaçınması, yüksek performans bekleyen bir liderin kendisini pek de yormaması gibi onlarca örnekte beklenen etkiyi yaratmanın son derece zor olacağını tahmin edebiliriz. Bu durumda, liderin ekibinden beklediği tutum ve davranışlar her ne ise, öncelikle kendisinin bu tutum ve davranışları ortaya koyması gerekir. Gerisi, doğru strateji ve bu stratejileri besleyecek doğru taktiklerin ürünü olacaktır.
Son dönemde yaşadığımız iki olumlu örneği sizinle de paylaşmak isteriz:
Şu sıralar, Türkiye’nin önde gelen kurumlarından birinin Genel Müdürü, yaşadığımız pandemi nedeniyle tüm çalışanlarını kalabalık ortamlardan uzak durmaya ve sosyal teması minimuma indirmeye teşvik etmeye çalışıyor. Çalışanlarının önce sağlığını, sonra da güvenli bir şekilde iş sürdürülebilirliğini teminat altına almak için bunu bir dayanışma hareketi olarak ortaya koyuyor. Her fırsatta tüm çalışanların birbirlerine karşı sorumlu olduğunu hatırlatıyor. Bu bağlamda ekibine verdiği mesajların arkasında olduğunu ise, tüm yemek tekliflerini geri çevirerek, tatile gitmeyerek, hatta küçük çaplı eş dost buluşmalarını reddederek ortaya koyuyor. Büyük bir inançla, kendisini ekibinden ayırmadan ve kendisinin önerdiği davranış biçiminden muaf tutmadan örnek bir tutum sergilemesini takdir etmemek mümkün değil.
Diğer bir kurumun icra kurulu üyelerinin gündeminde şu sıralar “müşteri odaklılık” var. Öncelikle, müşteriye temas etsin etmesin tüm bu yöneticilerin kendilerine bağlı tüm iş süreçlerini müşterilerinin lehine olacak şekilde hızlıca iyileştirdiğini belirtelim. Buna ek olarak, gelen her müşteri şikayetini bizzat müşteri ile irtibat kurarak anlamaya ve çözmeye kendilerini adamış durumdalar. Bu davranışları izleyen ekiplerinin müşterilerine geri dönüş süreleri ve müşterilerine karşı tutumlarında gözle görülür bir iyileşme olmasının tesadüf olmadığını tahmin edebiliriz.
Bu örnekleri çoğaltmak elbette ki mümkün. Tüm liderlik öğretileri bir yana; birilerinden bir şeyler yapmaları bekleniyorsa öncelikle liderlerinin ne yaptığı büyük önem taşıyor. Liderlerin sahip olduğu inanç ve olumlu tutum adeta ekiplerine de bulaşıyor ve ortaya çok daha olumlu iş sonuçları çıkıyor.