Modern iş dünyasının en popüler gündemlerinden birisi de “fark yaratmak”. Hem küresel bağlamda hem de sektörel bazda artan rekabet, her bir kurumu ve her birimizi gün geçtikçe daha da hızlanan ve koşulları daha da zorlaşan bir yarışın içine itiyor. Bu yarıştan galip çıkabilmek için veya başarılı olmak için farklı olanı, mümkünse en yeni olanı, hatta bambaşka olanı düşünmekle ve aramakla geçiyor günlerimiz.
Gelgelelim; başarmayı fark yaratmakla özdeşleştiren bu düşünce yapısının her zaman sağlıklı olduğunu söylemek mümkün değil. Rekabetten sağ çıkmanın ve başarmanın en doğru ve ulvi yolunun fark yaratmak olduğunu düşünürken çok daha temel bir ihtiyacı gözden kaçıyoruz. O da “etkili olmak”. Çoğu kurum ya da çalışanın en öncelikli sorunu fark yaratmak değil, etkili olmaktır çünkü.
Fark yaratmanın dehlizlerinde bir ışık ararken, aslında sürekli yapmakta olduğumuz ve daha etkili bir şekilde yaparak başarabileceğimiz birçok şeyi gözden kaçırıyor olabiliriz. Oysa, “en iyi bildiğimiz şeyi en iyi şekilde yapmak” çoğu zaman fark yaratmaktan çok daha temel ve öncelikli bir yol olabilir başarmak için. İşinin ehli olmak, uzmanlığını ve ustalığını en üst seviyede ortaya koymak ve aranan farklılaşmayı bu yolla gerçekleştirmek sizin de temel ve öncelikli ihtiyacınızsa birkaç notumuz var:
Çok fazla şey yapmaya çalışmak hiçbir şey yapamamaya neden olmasın: Çünkü yeterince odaklanamamak ve sınırlı olan kaynağımızı (kendimizi) çok fazla şey başarmaya yönlendirmek etkimizi azaltır. Çok şey yaparak farklı olmak isterken veya farklı farklı birçok şey yapmaya çalışırken hiçbir şey yapamamış halde buluveririz kendimizi.
Alınan kararlar denenmeden çöpe gitmesin: Çünkü en büyük sorunlarımızdan biri başarmak için farklı olarak neyin yapılması gerektiğini bulmaktan daha çok yapılması gerektiğine karar verdiğimiz şeyleri yapmıyor olmamız. Kararlarımızı hayata geçirmeye çalışmadıkça işe yarayıp yaramadıkları hakkında bir sonuca varmamakta fayda var.
Fark yaratmak mutlaka yeni keşifler yapmak anlamına gelmesin: Çünkü rekabette öne çıkmak ve başarılı olmak için ne yaptığımızdan çok daha önemlisi nasıl yaptığımız. “Bunu herkes yapıyor ama kimse bizim gibi yapamıyor” dediğimiz gün aradığımız farkı ortaya koyduğumuz gündür aslında.
Sözün özü, iş dünyasında neredeyse bir klişe haline gelmiş fark yaratmak arzusunu, yaptıklarımızı etkili bir biçimde yapmaya tercih etmek her zaman doğru yol olmayabilir.
Gelgelelim; başarmayı fark yaratmakla özdeşleştiren bu düşünce yapısının her zaman sağlıklı olduğunu söylemek mümkün değil. Rekabetten sağ çıkmanın ve başarmanın en doğru ve ulvi yolunun fark yaratmak olduğunu düşünürken çok daha temel bir ihtiyacı gözden kaçıyoruz. O da “etkili olmak”. Çoğu kurum ya da çalışanın en öncelikli sorunu fark yaratmak değil, etkili olmaktır çünkü.
Fark yaratmanın dehlizlerinde bir ışık ararken, aslında sürekli yapmakta olduğumuz ve daha etkili bir şekilde yaparak başarabileceğimiz birçok şeyi gözden kaçırıyor olabiliriz. Oysa, “en iyi bildiğimiz şeyi en iyi şekilde yapmak” çoğu zaman fark yaratmaktan çok daha temel ve öncelikli bir yol olabilir başarmak için. İşinin ehli olmak, uzmanlığını ve ustalığını en üst seviyede ortaya koymak ve aranan farklılaşmayı bu yolla gerçekleştirmek sizin de temel ve öncelikli ihtiyacınızsa birkaç notumuz var:
Çok fazla şey yapmaya çalışmak hiçbir şey yapamamaya neden olmasın: Çünkü yeterince odaklanamamak ve sınırlı olan kaynağımızı (kendimizi) çok fazla şey başarmaya yönlendirmek etkimizi azaltır. Çok şey yaparak farklı olmak isterken veya farklı farklı birçok şey yapmaya çalışırken hiçbir şey yapamamış halde buluveririz kendimizi.
Alınan kararlar denenmeden çöpe gitmesin: Çünkü en büyük sorunlarımızdan biri başarmak için farklı olarak neyin yapılması gerektiğini bulmaktan daha çok yapılması gerektiğine karar verdiğimiz şeyleri yapmıyor olmamız. Kararlarımızı hayata geçirmeye çalışmadıkça işe yarayıp yaramadıkları hakkında bir sonuca varmamakta fayda var.
Fark yaratmak mutlaka yeni keşifler yapmak anlamına gelmesin: Çünkü rekabette öne çıkmak ve başarılı olmak için ne yaptığımızdan çok daha önemlisi nasıl yaptığımız. “Bunu herkes yapıyor ama kimse bizim gibi yapamıyor” dediğimiz gün aradığımız farkı ortaya koyduğumuz gündür aslında.
Sözün özü, iş dünyasında neredeyse bir klişe haline gelmiş fark yaratmak arzusunu, yaptıklarımızı etkili bir biçimde yapmaya tercih etmek her zaman doğru yol olmayabilir.