Star'ları Yönetmek
Nerdeyse ağlamak üzereydi müşterinin odasından ayrılırken. Çok inandığı bir projeyi hayata geçirmek için verdiği tüm emek yok sayılmıştı adeta. Tüm satış hedefleri tutmuş olmasına rağmen bu işi almayı çok istiyordu. Böylelikle yepyeni bir başarı hikayesi daha oluşturacaktı kendisi için.
Arabasına bindi, hemen telefona sarılıp yöneticisini aradı:
Satıcı: Çok üzgünüm ben. Sandığım gibi ilerlemiyor süreç. O kadar anlatmama rağmen bu projenin onlara ne kadar fayda sağlayacağını anlamadılar. Seninle birlikte gidelim bir dahaki toplantıya. Müşteriyi ikna etmek için desteğe ihtiyacım var.
Yönetici: Halledersin seeen… Bozma moralini. Müşteri böyledir. Bir dahaki toplantıya daha iyi hazırlanıp gidersin. Ben sana güveniyorum, satarsın sen bu işi.
Duymayı istediği son şeydi “halledersin sen”. Yöneticisinin söyledikleri hiç de moral vermemişti ayrıca ona.
Kendisini yapayalnız hissetti…
Arabasını çalıştırıp keyifsiz bir günün kapanışı için ofisin yolunu tutmaya koyuldu.
------------
İşinde başarılı olan çoğu kişinin yaşadığı bir şey belki de bu. Kendilerine duyulan güvenin bir bakıma mahkumu olmak; ancak kendilerine koydukları yüksek hedeflerle ilgili ihtiyaç duydukları desteği alamamak…
Lider-Üye Etkileşim Modeli (Leader-Member Exchange Theory) özetle der ki; lider ekibindeki bazı kişilerle ve genellikle starlarla daha özel ve yakın bir ilişki kurar. Hem sosyal hayatta hem de iş yaparken çok daha yakın, katılımcı ve destekleyici bir tutum sergiler.
Bu teorinin aksine, günlük iş yaşantısına bakıldığında ekibinin toplam performansını artırmakla çok meşgul olan bir yöneticinin enerjisinin daha büyük bir kısmını ortalama veya düşük performansı olan kişilere yönlendirdiğini de görüyoruz. Ve sanılanın aksine, daha büyük bir konfor alanına sahip olduğu düşünülen starlar çoğunlukla tüm işlerin altından kendi başlarına kalkma ve zaman içinde yalnızlaşarak organizasyon ile bağını koparma noktasına gelebiliyor.
Öncelikle kimdir bu starlar?
En bilinen tanımıyla “hem performansı hem de potansiyeli yüksek” olan kişilerdir aslında. Beceri ve yetkinlikleri o denli gelişmiştir ki; yöneticinin bu kişileri geliştirmek için özel bir zaman ayırmasına gerek kalmaz adeta. Oysa ekip içindeki bu kişilerin, kendi başarılarının ve potansiyellerinin farkında olmaktan kaynaklanan beklentileri vardır. Bu beklentiler her zaman yeni kariyer imkanları veya daha açık bir deyişle “terfi” değildir aslında.
Yapılan birçok araştırma gösteriyor ki; starların ilk ve en öncelikli ihtiyacı “gelişmeye ve öğrenmeye devam ettiğini hissetmek”. Çünkü gelecekle ilgili büyük beklentilerini gerçekleştirmek için olabileceklerinin en iyisi olmak istiyorlar. Öğrendikleri her yeni şeye iştahla yaklaşıp günlük yaşantılarına bildiklerini aktarma isteği duyuyorlar.
Bu kişilerin bağlı olduğu yöneticilerin işi aynı zamanda hem kolay hem de çok zor aslında. İşin kolaylığı, yüksek performans sergileyen ve kuvvetle muhtemel her bakımdan takdir ettikleri çalışanlara sahip olmak. Öyle ki; ekipteki genel performans problemleri hep bu çalışanlara daha fazla oranda yüklenerek giderilmeye çalışılır. Yazıktır ki, kısa ve orta vadede ekibin toplam performansını bu kişiler ayakta tutar. İşin zor tarafı ise şu; öncelikle bu kişiler hep aynı şeyi yapmaktan yorulur ve sıkılırlar. Mümkünse iş yaparken geliştirici yeniliklerle zorlanmak isterler. Diğer tarafta da kendi başarılarından dolayı bazen oldukça erken kariyer beklentilerine girerler.
Yöneticinin ekibindeki starları takdir etmenin ötesinde sürekli geliştirme ve katkı sağlama görevi var bu durumda. Bu da yöneticinin de kendisini sürekli geliştirmesi gerektiği anlamına geliyor bir yandan. Diğer yandan da bu kişilere her zaman kaliteli zaman ayırma ve yakın ilgi gösterme ihtiyacı doğuyor.
Ne mutlu ki; en azından büyük şirketlerde bu kişiler için oluşturulmuş “yetenek havuzu uygulamaları” olduğunu görüyoruz. Oluşturulan yetenek havuzuna belli kriterleri karşılayan starların alındığı ve şirketin genel politikası dahilinde özel olarak geliştirildiği ortamlarda bu işin daha iyi yönetildiğini kabul etmek gerek. Ancak genele bakıldığında bu konuda oldukça büyük bir yol kat etmemiz gerekiyor hala.
Bir şirketin karlı büyüme için, mümkünse her ekibinden maksimum performansı alması gerekiyor. Dolayısı ile yüksek performansı destekleyen starlara sahip olmak gerekiyor. Ve hatta onlara sahip olmanın ötesinde onlara gerçekten yatırım yapmak ve gerek liderlik gerekse eğitim-gelişim fırsatları açısından maksimum seviyede destek verilmesi gerekiyor. Aksi takdirde, genelde olduğu gibi starlarımız elimizden uçup gidiyor ve beklentilerini karşılayan farklı organizasyonlarda kendilerine kolaylıkla yer bulabiliyor.
Ebru Erten Koç